Her insanın yaşamı, onu kendine götüren
bir yoldur, bir yol denemesi, bir yol taslağıdır. Hiçbir insan yüzde yüz
kendisi olamamıştır, ama yine de herkes gücü yettiğince ilerler bu yolda, kimi
biraz daha gözü açık kimi biraz daha gözü kapalı.
Diyelim, aramızda bir kavga çıktı,
sonradan hep ben vicdan azabı çekiyor, hep ben kendime kötü kişi gözüyle
bakıyor; kavgayı çıkaranın, af dilemesi gerekenin kendim olduğuma inanıyordum.
Ne var ki, çok önemli bir hata af
dileyerek giderilemez, her bilge kişi gibi her çocuk da bütün derinliğiyle
hisseder,gayet iyi bilir bunu.
Bir insanın kimseden korkması gerekmez.
İnsan birinden korkuyorsa, o kimsenin kendi üzerinde söz sahibi olmasına izin
vermiş demektir.
Ah, bugün biliyorum ki, insanın kendini
kendisine götüren yolu izlemesi kadar dünyada nefret ettiği başka bir şey daha
yoktur.
Şu yaşam denen şeyin ne kadar da yavandı
tadı.
İçimde dışarı çıkmak isteyen bir şey
vardı, ben onu yaşamaya çalışıyordum yalnızca. Neden böylesine güçtü bu?
… özlem dünyaya alabildiğine içtenlikle
kucak açış ve yine dünyadan alabildiğine çılgınca bir ayrılış, insanın kendi
karanlık ruhuna yakıp kavurucu bir tutkuyla kulak verişi, teslimiyetteki
esriklik ve harikuladeliğe karşı derin bir ilgi.
Bize düşen yeryüzünde bir ada, başkaları
için bir örnek oluşturmaktı: ne olursa olsun, yaşamımızla bir başka yaşam
olanağının varlığını çevreye duyurmak kesinlikle görevimizdi.
Eskiden bir ideal uğruna yaşayacak
insanlarla pek seyrek karşılaşıldığını düşünürdüm hep. Cephede pek çok insanın,
hatta bütün insanların bir ideal uğruna ölebileceklerini gördüm. Yeter ki
kişisellikten uzak, kendilerinin özgür seçtiği bir ideal değil de,
başkalarından devralınmış ortak bir ideal olsundu bu.
Demian-Emil Sinclair'in Gençliğinin Öyküsü
Hermann Hesse
1925
Yorumlar
Yorum Gönder