Kayıtlar

''kürtler dil bilmezler ama kuşlara bayılırlar.''

Resim
''insan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar.'' 1- İstanbul'un tarihini yazanlar Florya düzündeki kuşların, kuş yakalayıcılarının tarihine boş verirlerse tarihlerinin o kadar pek işe yarayacağını sanmam. Emeklerine yazık olur. Yüzlerce yıldır kiliselerin, havraların, camilerin önünde, milyarlarca salıverilmiş kuşun sevinci, insanların sevinci, az macera mı? Biliyorum, bir gün bir hoş, yüreği temiz, akıllı birisi çıkacak, Florya kuşlarının güzel, sevinçli, umutlu tarihini yazacak, işte o zaman işte, İstanbul biraz daha güzelleşecek, biraz daha büyülü bir kent olacak. İstanbul'un büyüsü denizinde, yapılarında, göğünde, akarsularında mı yalnız, insanlarında mı? Ya Florya'nın kuşları? 2- '' İnsanlık öldü mü?'' dedim.     '' Yok,'' dedi, ''ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?''     ''Nerede kaldı acaba?''     Mahmud'un yüzü bi

Ölüm Kuşu

Mavi ile yeşilin birleştiği yerde gözden kayboldu. Yükselebildiği kadar yükseldi, uçabildiği kadar uçtu. Keşke sevgilisinin yanına götürseydi onu kanatları ya da sonsuz bir bilinmezliğe. Ama kanatları onu ölüme taşıyordu, Layemut’un tam kalbine. O lanetli dağın tepesine uçma görevi ona verilmişti. Çok korkuyordu ama arkasına bakmayı bir saniye bile düşünmedi. Bakarsa düşeceğini onun kadar iyi hiç kimse bilemezdi. … Aylardır yağmayan yağmur yalnızca toprağı kupkuru bırakmakla kalmamış, köyün bütün sürüngenlerini de ölüme terk etmişti. Akif, iki adım ötesinde son nefesini vermek üzere olan karıncayı gördüğünde ne çok ortak noktaları olduğunu düşündü. İkisi de can çekişiyorlardı ve daha kötüsü ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar Akif de karınca da elbet bir gün öleceklerini biliyorlardı. Evin kapısında göründüğünde bütün köy halkı evlerinin önüne çıkmış ona bakıyordu. Kadınların gözlerindeki yaşlara erkeklerin gözlerindeki korku karışıyor, çocukların bakışlarındaki masumiyete yaşlı

Sarı Yelekliler Üzerine - Slavoj Zizek

  Sarı Yelekliler hareketi bir çıkmaza girdiğimizin işareti. Bu taleplerin karşılanması için çözüm, sistemi yalnızca biraz değiştirmek olamaz. Bu taleplerin karşılanması imkansız. Bu yüzden sistemi tamamen değiştirmek zorundayız. Dikkat edilmesi gereken ilk şey, protestocuların taleplerinin tutarsızlığı. Çevreye daha çok dikkat edilmesini istiyorlar ama aynı zamanda ilk talepleri benzin ve yakıttan alınan verginin düşürülmesi oluyor. Bir yandan gelirlerinden alınan vergilerin azaltılmasını isterken diğer yandan da daha iyi bir sağlık hizmeti talep ediyorlar vs. Yani tamamen popülist isteklerde bulunuyorlar. Bu muhtemelen yalnızca büyük bir öfke ve kızgınlık hali. Ama kelimenin tam manasıyla ne istediklerini falan bilmiyorlar. Talepleri kesinlikle karşılanabilir değil. En azından şu andaki sistemde bunları karşılamak imkansız. İşte bu yüzden bu protestoların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlarda, var olan sistemin en iyi durumunda olduğu fikrine karşı sahip oldukları hu

Alemin Sırrı : Necati Bey ve Seher Hanım'ın Hikayesi

ALEMİN SIRRI Dakikalarca koştuktan sonra nefesinin tükendiğini hissetti. Bütün gücünü harcamıştı. Bu yaşta bir adam için iyi bile dayandım diye düşündü. Mysia'nın altına oturdu. Etrafı gözetlemeye başladı. Gelen giden yoktu. Kurtulduğunu zannetmesiyle ayak seslerini duyması bir oldu. Adam bağırdı: -Çık ortaya hadi. Çık da bitsin bu hikaye. Sessizlik. -Ölmen gerekiyor biliyorsun. Benden daha iyi biliyorsun hem de. Hadi çık ortaya yorma bizi. Sessizliği bölen iki el silah sesi. Sonra yine sessizlik. -Nasıl? Özlemişsindir şimdi sen. Sıkalım mı bir kaç tane daha? Ne? Tamam tamam söz bir kaç tane değil. Sadece bir tane. O da sana. Hadi çık ortaya. Sessizliği bölen bir gözyaşı. O gün o saniye o ormanda tek bir kişi bile konuşmuyordu. Tek bir kuş dahi ötmüyor, tek bir yaprak bile kıpırdamıyordu. Evren durmuştu sanki. Tek bir gözyaşı dışında. Necati Bey'in gözyaşı yanaklarından süzülüp Mysia'nın kökleriyle buluştuğunda çıkan ses kulakları sağır edecek türdendi. Ama etme

''ölüm eski bir şey ama herkes için yenidir.''

Resim
https://www.youtube.com/watch?v=g9iBCVMpNXE * ‘gerçekten, dünyada kucağında sağlıklı bebeğiyle güzel bir anneden daha etkileyici bir şey var mıdır acaba?’ * ‘eskiden, daha doğrusu, yakın zamana kadar memurlarımızın rüşvet aldığından, yollarımızın olmadığından, ticaretimizin kötü yürütüldüğünden, hukuk sistemimizin kötülüğünden yakınıyorduk. Oysa sonra anladık ki, toplumsal yaralardan söz etmek boşuna zaman kaybetmekten başka bir işe yaramıyor, bizi yalnızca bayağılığa ve ukalalığa götürüyor, gördük ki, toplumun önderleri ve suçlayıcılar denilen aklı evvellerimiz bir işe yaramamaktadır ve bizler boş yere çabalayıp durmaktayız, bir çeşit sanattan, bilinçsiz bir yaratıcılıktan, parlementarizmden, barolardan, bilmem daha nelerden dem vuruyoruz ama karnımızı doyuracak bir lokma ekmek bulamazken ve en kabasından batıl inançlar iflahımızı keserken, anonim şirketler sırf dürüst insanımız az olduğu için karınlarını, ceplerini tıka basa doldurmaktadırlar; devletin yerleştirmeye çalış

Düzensiz Adam

      DÜZENSİZ ADAM       Uyandığında saat 09.54’tü.Alarmı saat 7’ye kurmuş ama kalkamamış dolayısıyla da işe geç kalmıştı.Telefonuna gelen cevapsız aramalara ve mesajlara aldırmadan kahvaltısını hazırladı.Çayının yanında üç tane sigara yaktı ve ütüsüz takım elbisesini giyip evden çıktı.Yolda gördüğü ayakkabı boyacısına rengi solmuş olan ayakkabılarını boyattı.Saat 10.47 olduğunda adamın yanından ayrıldı ve düzensiz sokağın arasında ceketini sırtına alıp yürümeye başladı.Yaklaşık on adım attıktan sonra cep telefonunu çıkardı.Gelen aramalara ve mesajlara baktı.Hepsi aynı kişidendi;patronu İlhan Bey’den.İçinden okkalı bir küfür savurduktan sonra son arayanların listesini açıp arama tuşuna bastı.Cevap veren olmadı.On beş adım sonra tekrar denedi.Yine cevap alamadı.Mesajlara girip,gelen kutusuna baktıktan sonra az önce ettiği küfrü dışından yineledi;orospu çocuğu!Kovulmuştu.Son bir aydaki disiplinsiz hareketleri nedeniyle şirketle ilişkisi kesilmişti.Tazminat için şu numaradaki muhase

''hiç kuşkusuz, düş gerçeğin ta kendisidir.''

Resim
1- İnsanoğlu kendisine yetmesini bilseydi, önemli bir sorunu çözümlemiş olurdu. 2- Bin kez ölen de var. Bin kez gömülmese de. 3- Halife, Sağ eli kesilsin, dedi. Sağ elini kestiler. O kesilen elinin bileğine bir kamış kalem bağlattı, yazmaya devam etti. 4- Hurma ağacı. Bu mübarek ağaç yalnız İslam ülkelerinde yetişir. Peygamber Efendimiz bu ağaçtan söz ederken, Hurma ağacına iyi gözle bakın, o sizin halanızdır, demiştir. Zira, Adem peygamberin yaratıldığı limonun kalıntısından doğmuştur hurma. Hurma ağacı (ki bir palmiyedir) düz ve dik gövdesinin alımıyla, dişi ve erkek olarak iki karşıt cinse ayrılışıyla ve bir tür çiftleşme sonucu ürün vermesiyle, insanoğluyla şaşırtıcı benzerlik gösterir. 5- Hoca, benim kardeş hasta, diyor.     Nesi var? diyorum.     Ateşi var çok, diyor. Ölecek.     İlaç vereyim mi? diyorum.     Hayır, portakal ver, diyor.     Portakal yememiştir hiç. 6- Burda, gelen gelir, alan alır, vuran vurur, vurulan ölür. Kim vurdu? diye sorarsın. Kimse b