Düzensiz Adam

      DÜZENSİZ ADAM
     

Uyandığında saat 09.54’tü.Alarmı saat 7’ye kurmuş ama kalkamamış dolayısıyla da işe geç kalmıştı.Telefonuna gelen cevapsız aramalara ve mesajlara aldırmadan kahvaltısını hazırladı.Çayının yanında üç tane sigara yaktı ve ütüsüz takım elbisesini giyip evden çıktı.Yolda gördüğü ayakkabı boyacısına rengi solmuş olan ayakkabılarını boyattı.Saat 10.47 olduğunda adamın yanından ayrıldı ve düzensiz sokağın arasında ceketini sırtına alıp yürümeye başladı.Yaklaşık on adım attıktan sonra cep telefonunu çıkardı.Gelen aramalara ve mesajlara baktı.Hepsi aynı kişidendi;patronu İlhan Bey’den.İçinden okkalı bir küfür savurduktan sonra son arayanların listesini açıp arama tuşuna bastı.Cevap veren olmadı.On beş adım sonra tekrar denedi.Yine cevap alamadı.Mesajlara girip,gelen kutusuna baktıktan sonra az önce ettiği küfrü dışından yineledi;orospu çocuğu!Kovulmuştu.Son bir aydaki disiplinsiz hareketleri nedeniyle şirketle ilişkisi kesilmişti.Tazminat için şu numaradaki muhasebeciyi arayıp hakkını alabilecekti.Telefonunu kapattı.Zaten arayanı soranı olmazdı bu saatte.Anne ve babasını kaybettikten sonra halini hatrını soran dahi olmamıştı. ‘Nasılsın?’ sorusu ona bir hayli yabancıydı artık.Tıpkı ‘seni seviyorum’ gibi.Cebinden sigara paketini çıkardı ve sonuncuyu yaktı.Sahile giderken biten sigarasının çöpünü yere attıktan sonra üzerine basmadı.Dünya yansın istedi.İlhan Bey ölsün istedi.Hiç doğmamayı istedi.Allah’ın gerçek olmasını isterken sahile ulaştı.Cebinden dün gece alkollüyken yazdığı mektubu çıkardı.Son parasıyla aldığı biradan birkaç yudum aldıktan sonra okumaya başladı.
               

     Sevgili-si Melek ;
Merhaba.Şu an ne yazıyorum,ne dinliyorum,ne istiyorum inan bana bilmiyorum.Ben kimim,sana bu satırları yazma cüretini kendimde nasıl buluyorum,bilmiyorum.İsminin bana verdiği huzurla yazmaya devam ediyorum.Seni gördüğüm ilk gün her şey çok normaldi.İkinci gün gariplikler başladı,aldırmadım.Üçüncü gün gülümsedin,cennetin kapısı aralandı.Ertesi gün hatrımı sordun kapıya bir adım daha attım.Diğer gün hatrımı sorduğunda ise yanında o vardı ve ben önünde olduğum kapıdan koşarak uzaklaştım.Evet evet ben uzaklaştım.Çünkü cennet sendin ve sen orada duruyorken kaçan bendim.Üzgünüm,soruna cevap veremedim çünkü hazırlıklı değildim.’Akşam ne yapıyoruz? , Bugün nasıl olmuşum? , Bende bir değişiklik fark ettin mi?’ gibi sorulara hazırlamıştım kendimi.Elin onun elindeyken nasıl olduğumu bilemedim.İşte bu yüzden cevap veremedim.Dilim işlevini yitirdi.Kalbim acıdı.Kalp acıdığında ne olur biliyor musun?Afrika’da bir çocuk daha ölür.Ortadoğu’da bir anne daha ağlamaya başlar.Dünyanın herhangi bir yerinde bankın birine oturmuş bir aşık daha, fazla hislilikten intihar eder.Bir kalp acırsa eğer,anla ki sevilen sevenini yine üzmüştür.Seni tekrar görmek istiyor muyum bilmiyorum.Kalbim bu sorumu yanıtlamıyor.Gözlerim şiddetle seni arzularken ayaklarım müsaade etmiyor.Burnum kokuna hasretken,zihnim en yüksek duvarları örüyor önüme.Ve ben ne vakit bir kaset taksam babamdan kalma teybime, aklıma annemden sonra sen geliyosun.İkiniz de pek güzelsiniz.Ama ikiniz de yoksunuz.Biram bitti.Bir daha içmeyeceğime dair söz vermiştim anneme.Tutmadım,tutamadım.Yarın bu mektup elinde olur mu bilmiyorum.Sana neden bu kadar aşığım bilmiyorum.Sana ne söylemek istiyorum bilmiyorum.Hatayı nerede yapıyorum,bilmiyorum.Ben niye yalnızım bilmiyorum.Ölmek istiyorum ama sonra ne olacak onu dahi bilmiyorum.Korkuyorum,Melek.Sensizlikten ve daha birçok şeyden.Korkmadan yaptığım tek bir şey varsa eğer hayatta,mümkünse eğer böyle bir eylem,o da inan bana seni sevmektir.Bekliyorum seni.Ta ki cezamı çektikten sonra cennete yanına gelinceye kadar.Hasretle,gülümsüyorum.
                                                            İmza Kıvırcık




    Hava o kadar soğuktu ki şiddetli esen rüzgarla ve denizden gelen dalgalarla baş edebilmek için ringde savaşan bir Muhammed Ali gibi güçlü olmanız gerekirdi.Güçsüzdü,savaşamadı.Rüzgarla baş edemeyip,düştü.Mektup da güçsüz olacaktı ki daha fazla dayanamayıp uçtu.Yakalamak istedi,beceremedi.Zaten neyi becerebilmişti ki şu hayatta.İlkokulda okuma yazmayı ilk o öğrenmemişti.Bilgi yarışmalarına katılmamıştı.Örnek gösterilen komşu çocukları arasında kendisine hiç yer bulamamıştı.Meşin yuvarlağı üç direğin arasına sokmakta diğer çocuklar kadar iyi olamamıştı hiçbir zaman.Sesi güzel değildi,herhangi bir enstrümana karşı ne ilgisi ne de kabiliyeti vardı.Ölse,akşamki ana haber bültenlerinde kendisine on saniyelik bir yer dahi bulamazdı.Ölmesi gibi yaşaması da kimsenin umrunda değildi.Biliyordu ki birilerinin umrunda olması için gereken şeyleri hiç yapmamıştı hayatında.Ne çok para kazanmıştı ne de ‘önemli’ ortamlarda bulunmuştu.Belki de bu yüzdendi ki Melek onun omzuna asla konmayacaktı. ‘O da onlar gibi.’ diye düşündü.Sonra yakıştıramadı.Ne kendine ne de Meleğe…Özür diledi.Ellerini cebine soktuktan sonra esen rüzgara karşı ayakta durabildi.Mektubun kayboluşunu izledi.Arkasını dönüp yürümeye başladı.
           Karşıdan karşıya geçerken dahi sağına soluna bakmıyordu.Dünya umurunda değildi.Bütün hissizliğini acı acı çalan araba kornası bozdu.Cam açıldı ve kılıç kınından çıktı.
-Lan oğlum Hasan.Niye gelmedin lan bugün işe? Harıl harıl güvenlik elemanı arıyor şimdi bizimkiler.
-Beni işten çıkarmışlar,İlhan Bey.
-Duydum duydum da boşver şimdi sen onu.Bak yarın 8’de gel bi konuşalım tekrar bu konuyu,şimdi yengenle işimiz var.
-Nasılsın Hasan?
-…..
-Oğlum,Melek yengen soru soruyo niye cevap vermiyosun?Geçen de aynısını yaptın şirkette.Aloo Hasan!Neyse hayatım neyse.Kendinde değil bu belli,içmiş mi ne yapmış kim bilir.Hadi biz gidelim.

          Camın kapanmasıyla birlikte Hasan’ın da kalbi kapandı.Gözleri bu acıya daha fazla dayanamayıp,kör oldu.Kulakları sağırlaşıp,dili işlevini yitirdi.Üzerine üzerine gelen arabaların korna sesleriyle ise kendine geldi.Gözünden akan yaşları sildi.Telefonunu çıkartıp saati 6.45’e kurdu.Boynu bükük bir şekilde düzensiz sokakta yürürken elini cebine atıp sigara paketini çıkardı.Yakacak tek bir sigarası dahi olmadığını gördüğünde,akan gözyaşlarını silmesini gerektirecek bir sebep de bulamadı.Düzensiz yolda ilerleyen onlarca düzensiz insandan biri olarak evinin yolunu tuttu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Yelekliler Üzerine - Slavoj Zizek

''her insanda bütün insan halleri vardır.''

Alemin Sırrı : Necati Bey ve Seher Hanım'ın Hikayesi